25 Ekim 2007 Perşembe

o bir ünlü bestekar,o bir şarkıcı,o bir ud ustası, o bir JOHN DOWLAND..DOWLAND'ın biyografisi ilk kez türkçe olarak kafayı7.blospot.com da;)


JHON DOWLAND

John Dowland' ın ilk yılları hakkında çak az şey bilinmesinin yanı sıra, 1563 yılında Londra'da doğduğu sanılmaktadır. 1580-86 yılları arasında Paris'te İngiliz büyükelçiliği ile Fransa Kraliyeti için çalışmıştır. Sosyal statüsüne ve müzikal gelişimine son derece katkı sağlayan Paris'te dört yıl boyunca Dowland, İngiliz göçebelerinin etkisi ile Katolizme döndü. 1586 yılında İngiltere'ye geri dündü ve evlendi. Bu evlilikten Robert adında bir oğlu oldu. 1588 yılında Oxford' daki Christ Church Üniversitesinden Thomas Morley'le aynı gün müzisyen diploması aldı. Müzisyen olarak artan şöhretine rağmen. Katolik olması Elizabeth 1's Protestan sarayı'nda çalışmasına engel oldu. 1594 yılında Roma'ya giderek, ünlü müzisyen Luca Marenzio ile ders aldı, sonra da, Almanya'ya giderek Duke of Brunswick için çalıştı. Daha sonra Danimarka'nın King Christian 4 Sarayı'nda çalıştı. John Dowland, esaslı bir ud şarkıları bestekârıdır. 1597 yılında ilk toplama eserini ( first book of ayres for voice & lute) yayımladı. 1600 yılında ikinci kitabını second book of ayres for voice & lute),1603 yılında da serinin üçüncü kitabını (third book of ayres for voice & lute) yayımladı. 1604'te ünlü eseri Lachrimae or Seven Teares'i besteledi ve 1608 yılında, yurtdışında üç yıl geçirdikten sonra tekrar İngiltere'ye döndü. 1612'de King James 1'in İngiliz udcularından biri olarak çalıştı. yine aynı yıl ses ve ud çalışmalarının koleksiyonunu içeren A Pligrimes Solace adlı eserini yayımladı. King James 1'in cenaze törenlerinde performans gösterdi ve "müziğin doktoru" diye anılan John Dowland altmış üç yaşında 20 Şubat 1626 yılında öldü. aynı gün St.Anne, Blackfriar'a gömüldü.

4 Mart 2007 Pazar


dün geçti,
gelecek var mı?
gençliğine güvenme!

ölen hep ihtiyar mı???

tulumlu arkadaş mühendis:p hatice
ben
ve kafasını uzatan arkadaş da doctor gözde
ve sare

25 Şubat 2007 Pazar

22 Şubat 2007 Perşembe

trt


offf be ne yorucu bi gündüüü amaa nese bu yorucu günü bundan sora trt de izleyebiliriz..:)

11 Şubat 2007 Pazar

koku ve ses

hayatımız boyunca duyduğumuz tüm sesler arasında en az tanıdığımız, daha doğrusu hiç tanımadığımız tek ses, kendi sesimizdir. başka sesler bize birçok şeyi hatırlattığı halde kendi sesimiz bize hiçbir şey hatırlatmaz.

sesimiz hafızamızda tek bir ışık bile yakmaz. kendi sesimiz bize yabancıdır. kendi kokumuzu da alamayız, kokumuz da yabancıdır bize. bu kadar yakın olup ta sesine ve kokusuna yabancı olduğumuz tek insan kendimiziz. belki de bu yüzden kendimizi tanıyamayız. belki de bu yüzden bir başka insanın sesine ve kokusuna bu kadar çok ihtiyaç duyuyoruz. belki de bu yüzden aşık oluyoruz.

belki de, bir başkasının sesini ve kokusunu kendi sesimizin ve kokumuzun yerine koymaya, bir başkasının sesini ve kokusunu bir parçamız gibi hissetmeye aşk diyoruz. belki de, sevdiğimiz insanın sesine ve kokusuna doğru akıp gitmemiz, aslında kendimize doğru yaptığımız bir yolculuk. kendi sesimize ve kokumuza hafızamızda yer YOK. biz kendimize yabancıyız. o yüzden başkalarının sesiyle sevinip, başkalarının sesiyle acı duyuyoruz.

aşkı aramak, hep kendi sesimizi, kendi kokumuzu aramak belki. bizi dolaştıracak bir klavuzu bulmaya çalışmak. terk edildiğimizde duyduğumuz acı, bir parçamızı kaybetmekten. terk ettiğimizde ardımızda bıraktığımız keder, terk ettiğimiz insanın sesini ve kokusunu kendimizle birlikte götürerek geride bıraktığımız boşluktan.

aşkı yaşarken bunun hiç bitmeyeceğini sanmamız, bize bağışlanan büyük yanılgı sonucu, aşık olduğumuz insanın sesini ve kokusunu kendi parçamız sanmamızdan. sesler ve kokular olmasa geçmişimiz olmazdı.

aşk kendimizin sandığımız bir ses ve kokunun aslında bize ait olmadığını, bir başkasının sesi ve kokusu olduğunu anladığımız zaman biter. yanıldığımız sürece aşığız biz. seslerini kokularını istediklerimizin, vücutlarını da isteyeceğiz.

seni seviyorum dediğimizde, sen benim sesim ve kokumsun demek isteyeceğiz. kendi hafızamızda başkalarının sesleri ve kokularını klavuz yapıp dolaşabileceğiz ancak. kendi geçmişimize ancak başkalarıyla ulaşabileceğiz.

aşk tanrısı dünyayı yanılın emriyle yaratacak. hep yanılacağız. hep yanılıp, yanıldığımız için acı çekeceğiz. ama sevinçlerimizi de bu yanılgıya borçlu olacağız. yanıldığımız sürece seveceğiz. sonra yanıldığımızı anlayacağız.

ve gidip yeniden yanılacağız.

ahmet altan