4 Şubat 2007 Pazar

IRKÇI TERÖR

II. Dünya Savaşı, ırkçı ve faşist ideolojinin başlattığı bir cinnetti. Bu ideolojilerin sözde kutsal değerleri olan şiddet ve çatışma bir anda tüm dünyayı sardı. 55 milyon insan, faşist vahşete kurban edildi. Savaşın müttefiklerin lehine neticelenmesi, faşist ideolojinin yenilmesini sağladı, ancak faşizm yok olmadı. Sadece yer altına indi. Geçtiğimiz son on yıl içerisinde ise dünya genelinde ırkçı ve faşist örgütlenmelerin ve şiddet eylemlerinin sayısında gözle görülür bir artış yaşandı. Avrupa, neo-Nazilerin neden olduğu şiddet olayları ile mücadele ederken, Amerika yeniden aktif hale gelen Klu Klux Klan ve benzeri "Beyaz Irkın Üstünlüğü" örgütleri ile uğraşmak zorunda kaldı. Bugün, gerek neo-Naziler gerekse Klu Klux Klan üyeleri çeşitli saldırılarda bulunmakta, üyeleri arasında şiddet ve terörü teşvik etmektedirler.
Pek çok insan Klu Klux Klan örgütünün, siyah renkli insanlara karşı baskı ve şiddetin yoğun olduğu 20'li, 30'lu yıllarda kaldığını ve modern çağ ile birlikte bu köhne örgütün de tarihe gömüldüğünü düşünüyor olabilir. Oysa Klan hala yaşamaktadır. Bugün ABD genelinde, farklı isimlerle de olsa, çok sayıda Klan kilisesi ve bu kilisenin öğretilerine bağlı çeşitli ırkçı organizasyonlar bulunmaktadır. Bu kilise ve organizasyonların üyeleri yalnızca siyahlara karşı değil, başta Amerika'da yaşayan Müslümanlar olmak üzere, beyaz Avrupalı ırk dışındaki tüm ırklara karşıdırlar ve bu ırklara karşı ciddi bir mücadele yürütmek gerektiğini düşünmektedirler. Bu "mücadele", silahlı birlikler oluşturmayı da içermektedir.
Bilindiği gibi Klan öğretisinin temeli Avrupalı beyaz ırkın diğer ırklardan üstün olduğu ve bu ırkın diğer ırklarla kesinlikle karışmaması gerektiği fikrine dayalıdır. Bu karışımın engellenmesi için beyaz ırkın bulunduğu ve yaşadığı alanlarda diğer ırkların varlığına müsaade edilmemesi gerekir. Çünkü bu düşünceye göre diğer ırkların, beyazların sahip oldukları imkanları elde etme hakkı yoktur. Bu ırklar beyazların saflığını ve üstünlüğünü lekelemeye çalışan parazitler olarak görülmekte ve bunlara karşı her türlü tedbirin alınması gerektiği düşünülmektedir. Klanın bu görüşleri, Amerika'da yaşayan diğer ırklara karşı gerçekleştirilen saldırıların çıkış noktasıdır. Bu telkinlerin temelinde sevgi, hoşgörü ve diyalog değil, nefret ve saldırganlık vardır.
Irk üstünlüğü kavramının sözde bilimsel temelini ise, Darwin'in evrim teorisi oluşturur. Darwin, insan ırklarının bazılarının örneğin Avrupa ırklarının, evrim sürecinde diğer ırklara göre daha ileri olduğunu öne sürmüştür. Bu ileri ırklar dışında kalanlar ise, ona göre yarı maymun ilkel canlılardır. Diğer bir deyişle, bazı ırklar evrimde çok ileri gitmişken, bazıları hala ilk ataları olan maymunlara yakın bir seviyededirler. Darwin geleceğe yönelik ırkçı tahminlerde de bulunmuş ve şöyle yazmıştır:
Belki de yüzyıllar kadar sürmeyecek yakın bir gelecekte, medeni insan ırkları, vahşi ırkları tamamen yeryüzünden silecekler ve onların yerine geçecekler. Öte yandan insansı maymunlar da... kuşkusuz elimine edilecekler. Böylece insan ile en yakın akrabaları arasındaki boşluk daha da genişleyecek.
Darwin'in bu ırkçı düşünceleri dönemin sömürgeci imparatorlukları için, yaptıkları vahşete kılıf olarak kullanabilecekleri önemli bir dayanak noktası oldu. Darwin'in, bu teorisini delillendirmek için öne sürdüğü iddia ise onun bilgisizlik ve önyargısını göstermesi açısından oldukça dikkat çekiciydi. Darwin, 1881 yılında W. Graham adlı bir bilim adamına yazdığı bir mektupta teorisinin ispatı olarak Türk Milletini örnek veriyordu. Darwin'in bu hezeyanına göre, Türk Milleti "yakın bir gelecekte tarihe karışacak olan geri milletler" arasında yer almaktaydı:
Doğal seleksiyona dayalı kavganın, medeniyetin ilerleyişinde sizin zannettiğinizden daha fazla yarar sağladığını ve sağlamakta olduğunu ispatlayabilirim. Düşünün ki, birkaç yüzyıl önce Avrupa, Türkler tarafından işgal edildiğinde, Avrupa milletleri ne kadar büyük risk altında kalmıştı, ama artık bugün Avrupa'nın Türkler tarafından işgali bize ne kadar gülünç geliyor. Avrupa ırkları olarak bilinen medeni ırklar, yaşam mücadelesinde Türk barbarlığına karşı galip gelmişlerdir. Dünyanın çok da uzak olmayan bir geleceğine baktığımda, bu tür aşağı ırkların çoğunun medenileşmiş yüksek ırklar tarafından elimine edileceğini (yok edileceğini) görüyorum.
Kuşkusuz bu iddialar bir hezeyan olmaktan öteye gidememektedir. Ancak hiçbir bilimsel dayanağı olmayan bu görüş, 19. yüzyıl Avrupası'nın sömürgeci devletleri tarafından kabul görmüş, o döneme hakim olan Türk düşmanlığının dayanak noktasını oluşturmuştur. Günümüzde dünyanın çeşitli ülkelerinde devam eden ırkçı faaliyetlerin çıkış noktasında Darwin'in bu ve benzeri görüşleri vardır.
Bugün halen Amerika'nın çeşitli eyaletlerinden sık sık siyahlara ait kiliselerin yakıldığı, cami veya sinagogların hedef alındığı, farklı ırklardan kişilere karşı saldırılar düzenlendiği haberleri alınmaktadır. Özellikle 11 Eylül'de Dünya Ticaret Merkezi'nde gerçekleştirilen terörist saldırıyı takiben, bu ve benzeri örgütlerin telkinlerinin etkisi altında kalan bazı çevrelerin saldırıların dozunu artırdıkları görülmüştür. Farklı eyaletlerde Müslümanlara ait işyerlerine, mescidlere, vakıflara saldırılmış, Müslüman öğrenciler okullara alınmamış, Müslüman çocuklar sokakta tartaklanmıştır. Aklı ve mantığı ile hareket eden herkes yapılan bu acımasız saldırılardan tüm Müslüman dünyasını, özellikle de konuyla hiçbir ilgisi olmayan sivil halkı ve masum çocukları sorumlu tutamayacağını bilir. (Nitekim 11 Eylül olayından sonra İslam'ı araştırmaya başlayan geniş bir kitle de akıl ve sağduyu ile hareket etmiştir. Ve Müslüman olanların sayısı önceki dönemlere göre onlarca kat artmıştır.) Öte yandan bu durum ırk veya inanca dayalı bir nefretin körüklenmesinin nasıl tehlikeli bir ortam oluşturacağının önemli göstergelerinden birisidir.
Ne var ki, Klan üyeleri böyle düşünmemektedir. Hatta onlar 21. yüzyılda yaşanacağına inandıkları ırklar arası büyük bir savaş için uzun yıllardır hazırlanmaktadırlar.

Hiç yorum yok: